GÜLÜMSETEN ANILARIM!


İnsan hayatında, unutamadığı pek çok olay vardır.
Spor eğitmenliği yaptığım süreçte o kadar çok insan tanıdım ki, her biri benim için ayrı bir değerdir.
Çoğu zaman düşünürüm o eski üyelerimi… Bazen gülümserim, bazen de hüzünlenirim.
Bundan 15 yıl kadar önce çalıştığım spor salonunda, sabah 10.00-11.00, 12.00-13.00 ve akşamları da 17.00-18.00 ve 19.00-20.00 arasında step ve aerobic seanslarım vardı. Öğlen seanslarından sonra, akşam seanslarına kadar geçen zamanda, neredeyse şehir dışında olan spor salonundan geri dönmez akşama kadar bana tahsis edilen odamda vakit geçirirdim.
Odam yerin dibinde, dört duvar ve yukarıda küçük bir penceresi olan yazın serin kışın sıcak, benim sığınma yerim olmuştu.
Akşam seanslarına kadar sürekli kitap okur sadece 15.00'te restoran bölümünde çalışan rahmetli Mehmet abimin getirdiği çayı içer, iki lak lak ederdik.
Odamda ki masanın üzerinde hep Nazım Hikmet'in kitapları durur ve sık sık göz gezdirirdim. 24 ciltlik kitap serisini almıştım ve hepsini de o odamda okumuştum.
Nedense o oda bana hep Nazım Hikmet'i anımsatır ve yaşatırdı.
Şöyle ki; onun mahpus olduğu dönemleri, o dört duvar arasında gerçekten yaşardım. Tek farkı, benim odamın kışın kaloriferi yanardı, Nazım Ustanın ise teneke sobası.
Mahpus olduğu dönemlerde yazdığı şiirler bana o kadar lezzetli gelirdi ki, uzun geçen saatlerin hiç farkına varmazdım.
Bir gün gene Nazım ustanın kitabına dalmıştım ki, akşam seansına bir saat, anneler gününe iki gün vardı.
Günlerden Cuma.
Anneler gününe neden iki gün vardı dememin nedeni ise, anlatacağım komik olayla ilgili.
Birden odamın kapısı açıldı ve çığlık atarak ağlayan bir üyemin sesiyle yerimden fırladım.
"Hocammmmm, biliyor musun, geçen yıl bu akşam kocam beni dövmüştü!"
"Neeee?"
"Geçen yıl bu akşam kocam beni dövmüştü!"
Gülmekle, gülmemek arasında git geller yaşayan ben, konunun ne olduğunu bilmediğim için kendimi gülmemeye zorluyordum.
Bu arada üyem hala ağlamaya devam ediyordu.
"Anlat bakalım F...., neden dövmüştü geçen yıl bu saatlerde kocan seni?"
Anneler günü için, F....annesine kazak, kayın validesine ise çorap almış. Kocası da, vayyyy sen misin benim anneme çorap alan!..Pata küte karısına girişmiş.
Anneler günü öncesi dayak yemek 4 çocuklu kadının o kadar ağrına gitmiş ki, bir yıl geçmesine rağmen unutamamış.
İşte aradan 15 yıl geçti ben bile o olayı unutamadım. Her anneler gününden iki gün önce o dayak olayını hatırlar hüzünle gülümserim.
**********
Her üyemin bir anısı oldu bende yıllarca.
Gene bir gün, kapım lank diye açıldı...
"Hocammmmm… Benim canım çok sıkkın, çok üzgünüm!" diyen bir öğrencim hüngür hüngür ağlama durumunda!
"Ne oldu, neden canım sıkkın? Hadi ağlama da anlat!"
"Hocam biliyorsun iki çocuğum var ve başka çocuk istemiyorum, Spiral taktırmıştım yıllar öncesi, günü doldu diye çıkarttım ve biraz dinlenmek istedim şimdi ise hamileyim... İnsan bir kerede hamile mi kalır?"
"Ne yani, kaç seferde hamile kalınır?"
"Ne bileyim hocam ya, bir seferde olmaz herhalde!"
-A, benim tombalak akıllı üyem! Senin sonun ne oldu bilmiyorum. Çünkü sonra dersleri bıraktın, gelmedin. Belki de doğurdun o kaza çocuğunu...
**********
Akşam seanslarından önce, bazen aletlerle çalışan erkek üyelerin yanlarına gider, onlar çalışırken muhabbet ederdik.
Yıllarca beraber çalıştığımız için hepsiyle kardeş gibi olmuştuk. Birisi vardı ki, onu pek çok severdim. Ü... ile takım kardeşliği de vardı bol bol spor muhabbeti ederdik.
Bir akşam, "Hocam bir şey söyleyeceğim sana!"dedi.
"Eeee, söyle bakalım"
"Ben aşık oldum"
"Bu harika bir haber. Benim kızlardan birisine mi yoksa?"
"Yok hocam senin kızlardan değil"
"Ne yapabilirim senin için? Tanıdığım birisi olsa gider konuşurum, benim oğlan sana yanık! derim!"
"Hocam nasıl desem ki?"
"Hadi anlat kim bu kız?"
"Hocam, o bir kız değil, erkek!"
"Neeeee?"
Şaşkınlıktan dilim tutulmuştu sanki.
Beraber çalıştığı mesai arkadaşına tutulmuş velet.
Tabi ki, hiç bir zaman açılamadı ve büyük aşkını içinde yaşattı.
**********
Bir öğlen seansındayız.
Genelde yeni gelen üyeleri en ön sıraya alırım. Alırım ki, hareketleri çabuk kavrayıp tez uyum sağlasınlar.
Hareketleri her yapışımda, sayıları ve dikkat edilmesi gereken nefes uygulamasını söylerim. Önümde duran sarışın bir bayana defalarca anlatmama karşın, bön bön yüzüme bakıyor ve söylenen hareketleri bir türlü yapamıyordu.
Dayanamadım ve "Sen Türkçe bilmiyor musun? Her hareketin nasıl yapıldığını anlatıyorum, yapmıyorsun?"
O sırada bir üyem,"Hocam anlamaz çünkü o Amerikalı!"
O an ne diyeceğimi bilemedim ve derste üzerine fazla düşmedim. Zamanla alıştı baya da başarılı oldu…
İşte böyle, komik olaylarla dolu dolu geçen uzun yıllar...
Şimdi emekliliğimin keyfini o güzel insanları ara ara hatırlayarak, mutlu, huzurlu bir şekilde geçiriyorum.
Allah herkese benim gibi keyifli bir çalışma ortamı versin.
Bir de, "Nevzat Kalkan sevenler" gibi bir arkadaş grubu.
İyi ki varsınız, iyi ki sizleri tanıdım.
Betül Erdoğan

Yorumlar

Popüler Yayınlar