O BENİM ÇOK SEVDİĞİM ARKADAŞIMDI!





Sevdiğimiz yerlerden ya da dostlarımızdan, veya memleketimizden, arkadaşlarımızdan uzağa düşünce geçmişi hep iyi olarak anmak, insanın doğasında vardır. O anları, insanları hafızamızın en derin köşesinde  saklarız ve ara ara hafızamıza girip ziyaret ederiz. Anılarımıza ufacık bir parça bile zarar gelmesinden korkarak.


İsteriz ki bizler bütün dünyayı gezelim, yeni yeni insanlarla tanışalım ama o bırakıp giderken ardımızda bıraktığımız insanlar ve yerler hep ama hep aynı kalsınlar, uzun yıllar bile geçse hiç değişmesinler.


Bırakıp gittiğimiz memlekete ait anılarımıza ' ana-baba kucağı ' muamelesi yapmayı ne kadar da çok severiz değil mi? Her başımız sıkıştığında, hayattan koptuğumuzda, kendimizi yalnız hissettiğimizde, geçmişimizdeki güzel arkadaşlar ve insanlar ve anılardan oluşan hatıralarımıza başımızı koyup rahatlarız.

Gün gelir eğer olur da canımız memleket özlemi çekerse, hani tadımızı kaçırırsa olaylar ya da insanlar; dönelim bir acı kahvesini içelim komşularımızın, sokaklarda gezelim özgürce, eski dostlarla her köşe başında sohbetler edelim isteriz.  Aradan geçen onca yıla karşın o gidişimizde ne yabancılık çekelim sokaklarında ne de sanki sadece kısa bir süre önce fırına ekmek almaya gidip gelmek süresinde ayrı kalmışcasına devam edebilelim dostlarla bıraktığımız yerden muhabbete diye umarız hep.


Kendimizde zaman içinde oluşan değişimleri kabul edemediğimiz gibi ayrıca bir de üstüne üstlük anılarımıza da kartalın yavrusunu sahiplendiği gibi kol kanat gererek zarar getirmeyiz.

Oysa ki biz kabul etsek de etmesek de aslında o kadar çok şey değişmiştir ki ama bir türlü inanmayı kabul edemeyiz

Memleketten otuz yıl önce ayrıldım.

Onu hep, tombulca koca göbekli belden büzgülü yanlarında iki büyük cebi olan basma fistanı ve sevimli yüzüyle hatırlardım.

Aliye benim çocukken oynamayı tercih ettiğim iyi huylu sevimli bir komşu kızıydı.

Varlıklı bir ailenin üç çocuktan en büyüğüydü.

Ben memleketten ayrıldıktan sonra, uzun yıllar birbirimizi hiç görmedik.


Onu ara ara düşündüğümde gülümserdim. O kadar çok anılarımız vardı ki!

Yıllar sonra memlekete gittiğimde karşılaşmıştık ve kucağında minik bir kız çocuğu vardı.

Evlenmiş ana olmuş.

Aliye ile bu karşılaşmamızdan sonra bir daha görmedim onu hep anılarımda sakladım. Yüreğimde sakladığım anılarımı bir tek ben ziyaret ettim, gülümsedim mutlu oldum.

Onu hiç unutmadım.


Yıllarca görmesem bile, yüreğimde özenle sakladığım çocukluk arkadaşımın ölüm haberini alıverdim apansız.

Saatlerce kıpırtısız kaldım. Kaskatı oldum.

Yıllar öncesine gidip gidip geldim. Anılar puslanmaya  başladı. Yüzünü artık seçemiyordum.

Biz onunla oyunlar oynamış mıydık?

Aynı okula gidip, aynı sınıfı paylaşmış mıydık?

“Büyüyünce ne olacaksın?” diye birbirimize sormuş muyduk?

Ben memleketten ayrılırken, sahi ona ne demiştim?

“Çok yakında tekrar görüşürüz mü?”

Yoksa;

“Seni hiç unutmayacağım mı!”

Büyüklerimizin acısını çok çektim de, arkadaş acısı çekeceğimi hiç düşünmemiştim.

İçim kanıyor.

Yazamıyorum, elim tutmuyor.

Onu hep, tombulca koca göbekli belden büzgülü yanlarında iki büyük cebi olan basma fistanı ve sevimli yüzüyle hatırlayacağım!..

Betül

Yorumlar

Popüler Yayınlar