TERK EDİLEN KADINLAR!




Terk edilmek kesinlikle acı veriyor! Birlikte olduğunuz erkekle ilgili gerçeklerle yüzleşerek, bunu herkes atlatabilir.

Hemen hemen hepimiz hayatımızın bir döneminde terk edilmişizdir... İstenilmeyen, geride bırakılan ya da başkası için bir anda yok sayılan kişi olmanın ezici yükünü kaldırmak hiç kimse için kolay değildir! Birlikte geçirilen zamanın bir anda gereksiz, kirli mendil  gibi buruşturularak yere atılması ve birlikteliğin hiç yaşanmamışcasına yok sayılarak, terk edilmenin belki de yüreği en çok kanatan kısmıdır.

Terk edilmenin yol açtığı hüsran, bir insanın hayatta hissedebileceği en kötü duygulardan biridir. Reddedilmek,istenilmemek insanı derinden yaralayan ve gururunun kırılmasına sebep olan sarsıcı bir durum. Bir anda yüz üstü bırakılmak ve istenmeyen kişi olmak, özellikle kadınlarda güven problemine yol açabiliyor. Bu kötü yaşanmışlık, kişinin sonraki hayatında özgüveninin sarsılmasına ve diğer insanlarla olan ilişkilerinde de güvensiz  bir tavır takınmasına neden olabiliyor. Genellikle biz kadınlar, terk edildikten sonra hissettiğimiz o boşluğu artık hiç kimsenin dolduramayacağını ve hayatımızın geri kalanında bir daha âşık olamayacağımızı düşünüyoruz. Ne kötü değil mi? Ancak böyle hissetmemiz bunun doğru olduğu anlamına gelmez. Acı çekmemize rağmen mantıklı düşünmek, terk edilmenin acısını biraz olsun azaltır. ’'Terk edildiğim için kendimi çok mutsuz ve yalnız hissediyorum’' diye düşünmek gayet normal. Ancak bu cümlenin devamı olarak;  '’Artık kimseyi onun kadar sevmeyeceğim ve yalnız olacağım!’' olursa, o zaman kendimizi daha da karamsar içinden çıkılmayacak bir ruh haline sokmuş oluruz. Bunu atlatmamız ise çok uzun zaman alır.

Kadınlar kendilerini  neden suçluyor?

Pek çok kadın, terk edildiğinde güzel, zeki, akıllı ve çekici olan hemcinslerinin dahi terk edilebileceğini düşünemiyor ve ilk önce karşısındakini suçladıktan sonra eleştiri oklarını hatalı olmadıkları halde insafsızca kendilerine yöneltiyorlar.

 Erkekler, geçmişten bu yana doğaları gereği sorunlarla baş etmek için genellikle iki taktik uygularlar. Ya kavga ederler ya da kaçarlar!.. Kadınlar ise her konuda olduğu gibi ilişkilerindeki herhangi bir sorununun çözümünde de daha yapıcı davranmaya çalışırlar. Kadınlar, erkekleri terk edecekleri zaman, önceden bunun sinyallerini vermiş ve şikayetlerini de dile getirmişlerdir. Erkekler ise daha önceden şikâyetçi oldukları konuları dile getirmedikleri için bıçak kemiğe dayanınca da buna ihtiyaç duymaz ve bir anda her şeyi kestirip atarak ilişkideki sorunlardan kaçarak  uzaklaşır. Bu tabii ki herkes için geçerli bir varsayım değil; ama genellikle ilişkilerde erkek ve kadının rolü bu şekilde oluyor. Basit, küçücük bir problem söz konusu olduğunda kadınların bu problemi çözmek için konuşmak istemesi, erkeklerin ise sıkılarak konuyu bir an önce kapatmaya çalışması bunun en basit örneği değil midir?..

Nasıl baş edeceğiz?

Terk edilmenin dayanılmaz acısını  üzerimizden atmanın artık zamanı geldi...

İçimizde biriktirdiğimiz öfke ve hayal kırıklığından oluşan o zehiri atana kadar konuşmalıyız. Arkadaşlarımıza, sevdiklerimize ve ailemize duygu ve düşüncelerimizi anlatmaktan çekinmemeliyiz. Önemli olan, artık anlattıklarımızdan sıkılacak hale gelene kadar konuşmamız. Anlattığımızda yükümüzün hafiflediğini, anlatmaktan sıkılmaya başladığımızda ise artık olanları önemsemediğimizi fark edeceğiz. Bunun dışında daha sosyal bir yaşam sürmeye başlamalıyız. Mutluluk hormonumuzun yardımımıza koşması için bol bol spor yapıp, işimizle meşgul olmalı, arkadaşlarımızla buluşup ve şimdiye dek yapmaya zaman bulamadığımız ya da eski sevgiliniz veya eşiniz istemiyor diye ihmal ettiğiniz hobilerimize zaman ayırmalıyız. Bir süre sonra kendimizi daha iyi hissettiğimizi fark edeceğiz... Yalnız olmadığımızı, hemen hemen herkesin aynı şeyleri yaşadığını ve bir şekilde üstesinden geldiğimizi de aklımızdan çıkarmayacağız!..

Betül Erdoğan
25 Nisan 2013

Yorumlar

Popüler Yayınlar