BİR İNSANI UNUTMAK NASILDIR?



Siz hiç bir insani unuttunuz mu? Bir insandan vazgeçmek, bir insani hayatınızdan sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldınız mı hiç?

Hani ölüp yok olmuş gibi, hani elinizi uzatsanız da tutamayacağınızı bilmek gibi, Her an kapınızdan içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip ama aslında hiç gelmeyeceğini de bilmeniz gibi.

Çok zor bir şey değil mi ölmediğini bilmek, ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması o insanın size, ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi siz hâlâ bu kadar severken?

                    
Hasretini çekmek, bu kadar özlemek, yüreğinizi yakarcasına özlemek. Çok kötü değil mi?

Bu kadar özleyip de onu görememek, ona dokunamamak, onu işitememek, artık sonunun “x” hali değil mi?

Biliyorsunuz değil mi, ne kadar ümitsiz bir arayıştır o. Kalabalık yollardan geçen yüzlerce yüze bakmak belki bir kez daha görebilmek için o yüzü. Çok iyi bilirsiniz ki, o yollardan asla geçmemiştir ve geçmeyecektir de. “Belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünürsünüz!” paranoyalar yaşarsınız kendinizce Ne kadar eritir insanın içini fark etmeden. Siz de biliyorsunuz bunları değil mi?

Bir sinemaya gittiğinizde, koltuğunuzda sizde iki kişi gibi oturdunuz mu hiç? Hiç iki kişi gibi zevk aldınız mı bir müzik dinletisinden. Güzel bir cafe’ye gittiğinizde, güzel bir film seyrettiğinizde, güzel bir şarkı dinlediğinizde güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettiniz mi paylaşamadığınız için onunla.

Bir şarap içişinizden sonra, hiç yarım vücudunuzla sallandınız mı ortada? Hiç iki kişilik beyninizle yarım insan olabildiniz mi?

Aynana baktığınızda vücudunuzun yarısını gördüğünüz oldu mu hiç?

Size hayatınızdaki en büyük yoksunluğu yaşatandan nefret edemediğiniz zamanlar oldu mu hiç?
Gözünüzün içine baka baka kolunuzu bacağınızı kesen bir insanın yüzüne sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğiniz zamanlar oldu mu hiç?

Hayatınızda inandığınız bütün değerlerinizi altüst eden birisine aşk mektupları yazabildiniz mi?

Onu içinde korumanızın sizi yok etmek olduğu zamanlara feda oldunuz mu hiç?

İçindeki ağlayan yüreğinize mutluluk şarkıları söyleyemediğiniz, özleminizi, susuzluğunuzu, açlığınızı gideremediğiniz zamanlarınız oldu mu hiç?

Kanayan bir yarasını gördüğünüz ama merhem olamadığınız zamanlar, içiniz acıdı mı hiç?

Tüm bunları yaşadıktan sonra; onu yüreğinize mezar yapıp gömdüğünüz ve sizden başka hiç kimsenin ziyaretine izin vermediğiniz de oldu mu?

Sonra hiç düşündünüz mü, sonu hüsranla biten bir AŞK’ın size verdiklerini?

Mevlana’nın dediği gibi:”Üç sözden fazla değil. Tüm ömrüm şu üç söz; hamdım piştim, yandım!”Diye.

Yeşilliklerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıldan meydana gelen GÜL BAHÇESİ hep YEŞİL ve GÜZELDİR!!!

ÇOK GÜZELDİR!

Bitimsiz sevgiler sizin olsun.

Betül Erdoğan

Yorumlar

Popüler Yayınlar