SUÇ: KADIN OLMAK!.



Tek bir suçumuz var, kadın olmak.
Birer-birer yitiriyoruz her şeyi. Yitiriyoruz sevdiklerimizi, yitiriyoruz insanlara olan sevgimizi. 
Yüzyıllar boyunca insanlığa, sevgiye, hoşgörüye, medeniyete ev sahipliği yapmış bir toplumken; giderek uzaklaşıp yozlaşan, içi boş düşüncelerle dolu ve her şeyi çok çabuk tüketen bir topluma dönüştük. 
Bu kadar değer kayıplarımızdan sonra; ne yazık ki en çok etkilenenlerden biri de biz kadınlar. İnsanlığa can veren, yaşam hakkı sunan, hayatınızın en büyük bölümü kadınlar. 
Yaşamınızı borçlu olduğunuz kadınlara eski değer verilmiyor ne yazık ki. Yozlaşmış kültürlere esir olup bizler de yozlaşıyoruz, yozlaştıkça da kadınlar erkeklerin yaşamı için birer araç olarak görmeye başlanılıyor. 
Anneler sizleri yetiştirmek zorunda olan, kız kardeşler ise erkeklere hizmet etmek, onların kararlarını uygulamak zorunda olan kişi. Sevdiğinizi sandığınız kadınlar ise sorgusuz sualsiz duygularının hiçbir önemi olmadan sizleri sevmek ve size hizmet etmek zorunda olan; duygusal, fiziksel, psikolojik vs. her türlü şiddete boyun eğmek zorunda olan kişi. 
Ne kadar basite indiriyorsunuz yaşamdaki rollerimizi. Bütün bunları kadınlar yaşarken, herkes nasıl da karşı çıkar;
"Olur mu öyle şey? biz yapmıyoruz, kadınlar bizim en değerli varlıklarımız!" diye. 
Oysa pratikte iş başkalaşıyor, farkında olarak ya da olmadan bilinçaltında kadınlara biçilen roller bunlar ve tabii ki onların bilinçaltlarına da yaşamlarını bu şekilde idame ettiklerinde mutlu olacaklarını, sınırın dışına çıktıklarında ise en sert şekilde cezalandırılacaklarını örnekleme yollarıyla gösterip başka seçeneklere gözlerini kapamalarını isteniliyor. 
Kadınlar, en basit güç gösterisi yapacağınız figür olarak çıkıyor karşınıza. Kadınlar, toplum tarafından bir statüye tabii değilse, değer görmüyorsa, horlanıyorsa, dışlanıyorsa, bilgisizse, güçsüzse, egolarınızı tatmin etmenin en kolay yoludur kadın, bir erkek için. Kendini kabul ettiremediği dış dünyadan intikamını, egosunu kadın üzerinde tatmin etmek en kolay yol tabii. Bir vurdun mu oturur yerine. Bu kadar basit işte! 
Kadın ise sessiz çığlıklarla ağlar, feryat eder sesini duyan olmaz. Yüreğindeki tufanları boğmağa çalışır. Acıları ya da ölümü bile-bile sınırların dışına çıkmaya çalışmaz. Çünkü ekonomik koşulları el vermez, ailesi izin vermez boşanmasına düzeninin bozulmasına. Çünkü toplumun dul kadınlara bakışını bilir; çünkü devlet tarafından da korunamayacağını bilir ve bunların farkında olan erkekler daha bir güçlü hisseder kendini. 
Erkeğin kadına şiddet uygulaması, erkekler tarafından takdir edilir. Kadının şiddet görmesi ailesi tarafından görmezden gelinir, kimi zamanda kadının ailesi tarafından sıradan bir uyarma ile geçiştirilir. Ne büyük bir acizliktir kadın üzerinde egemenlik kurup, "SEN SUS KADIN!" diyerek kendi acizliklerinizi örtmek. Kendi korkularınızla başa çıkamamanın acısını en çok değer vermeniz gerekenden çıkarmak. Güçsüzlüklerinizi yamamaya çalışarak tüm duygularınızı köreltmek. Aslında bu yazı uzar da uzar ama değinilecek çok nokta var. Çok fazla psikolojik, sosyolojik tespit var. 
Ben, yaşamımda beni vuran, içimi acıtan aslında hepinizin başına gelebilecek bir noktada kalmak istemiyorum. Tek bir suçu var kadınların; kadın olmak! 
Kadınlar, sonraki hayatlarını kendilerine göre bir yaşam biçimi kurup yaşamayı tercih etmek isterlerse, yozlaşmış bir kültürle beslenen, hastalıklı bir birey tarafından alınıverir yaşamları. Hayatımızda nefes aldığımız sürece, erkek egemenliğinden kurtuluş ancak örgütlenme ile olacaktır. 
Satırlarımı bitirmeden büyük ustaya söz vermek istiyorum. Nazım Hikmet, “İki şey var ancak ölümle unutulur; Anamızın yüzüyle, şehrimizin yüzü.” Demiş. 
O halde; ana olan kadınlarınıza sahip çıkın onları sevip sayın.

Betül ERDOĞAN

Yorumlar

Popüler Yayınlar