HALKASIZ KÖLELER! (9)
Onunla ilgili ölüm haberini duyunca; kendisini nasıl tanıdığımı düşünmeye başladım.
Kuaförümde saçlarımın bakımını yaptırdıktan sonra; hesabı ödemek için kasaya gittiğimde, kasiyer arkadaşla muhabbete dalmıştık. O anda yanıma zarif, genç güzel bir bayan geldi. “Manikür’e ihtiyacınız var mı?” diye sordu. Nazikçe teşekkür edip “Yok! Çok sağol dedim.” “Rica ederim, ihtiyacınız olduğunuzda bekleriz!” Dedi ve gene nazik bir şekilde arkasını dönüp gitti.
Birkaç dakikalık konuşmayla bile onun hakkında ne kadar olumlu düşündüğümün farkına varmıştım.
Aradan birkaç haftalık bir süre geçti ve…
Acı haber!
*******
Bu tür ölümler, “hâzân bahçesinde gerçekleşen ölümlerdir !”derim hep.
Onu anlamıştım. Onu, diğerlerini, herkesi.
Bir anlık şuur kaybıyla, kendini asanları, ilaç alanları, kafasına silah çekenleri, terasa çıkıp kendini bırakıp yere çakılanları.
***************************
Her aşk beraberliği samimi, ümitli, beklentili, mutlu bir şekilde başlar.
Ancak zaman zaman kaderin, bazen de kişilerin yaptıkları hatalar neticesinde biten, bitmeyen, bitemeyen ve çoklukla sizi öldürmeye kadar götüren bir aşk türü de olabiliyor.
Bazen yaş olabilir aradaki mesele. Aradaki uçurumun adı yaştır veya eğitimdir, bir klasik haline gelen “ayrı dünyalar” meselesidir, ailelerdir, şudur, budur. Bazen, sevgilinin ta kendisidir. Sevmez sizi, istemez!.. Önce sever, sonra sevmez olur. Bitirir kendi kafasında. Siz bitiremezsiniz. Kalın kafalar bitmesi gerektiğini de anlamaz. Ümitsizlik her yanı sarmışken; sizin içinizde bir yer ümitsizliğin ne anlama geldiğini bilemez. Yazık ki kalbiniz de o tuhaf yeri dinlemek eğilimi göstermeye devam eder.
Aşk mantıkla beslenmiyor.
“İstenilmediğini duyduğun anda bir anlık öfkeyle, canına kıyacağına çok sancılı bir süreç geçirmeyi deneseydi!” Keşke dedim.Haberi alınca.
Bu tür haberleri alınca, uçup gidiyor beynim. Ve bir karınca sürüsü başımın tepesinden başlayıp topuklarıma kadar iniyor. Gözlerimi yumuyor, karıncaların yere düşmesini bekliyorum.
Sonra; özüme dönüyorum. Kendi varoluş sancılarım ve hayat mücadelem.
Ne çok sıkıntılar çekmişim ben?
Yıllarca, gece-gündüz düşleyerek geçirilen bir hayat!
Ölüm düşüncesinden uzak, bazen beyaz, bazen siyah.
Ölüm rengi siyah, düşlerimin rengi beyaz oldu hep.
Bir kadına en çok beyazı yakıştırdığım gibi aşka yeşili yakıştırdım, ayrılığa kırmızıyı. Kırmızı can yakan bir renk çünkü.
***********
Aşkın kapısına gitmişti o. Sürüne sürene aşk acısını çekmişti. Sevdiğiyle birlikte bir aşk filmi izlemeyi düşlemişti belki de. Belki de bir kahvaltı, belki bir akşam yemeği, belki bir evlilik ve diz boyu çocuklar .
Sonrasında hiç biri olmadı onun hayatında.
Ardından intihar etmek geldi aklına.
"O varsa ben varım, yoksa ben yokum!" dercesine.
****************
Beraber film izleyecek bir sevdikleri olmayanlar. Ölümcül bir aşk hastalığın pençesinde kıvranırken yalnız kalanlar.
Bırakılanlar.
Aşkla kavrulurken içleri, kana kana öpüşemeyenler.
"Hepinizi anlıyorum" dedim. "Ama adlandıramıyorum. İllâ ki bir ad isterseniz benden; “ya can, dedim sonun da, ya da canan olsun hepinizin adı.
O artık yok!
O“HALKALI KÖLE!” olmak istedi,
O“HALKASIZ KÖLE!” olarak ölüme gitti.
O, bizlere latife yaptı!
Mekanı cennet olsun.
Betül ERDOĞAN
Yorumlar
Yorum Gönder