İletişim eksikliği.



İletişim, en sade ifadeyle bir duygu ve düşünce alış verişi olarak bilinir. Düşünce ve duygularımızın karşılıklı olarak anlaşılmasını içeren sözel veya sözel olmayan, olay ve ya sorunla ilgili karşılıklı tatmini hedefleyen bir süreçtir. Karşımızdaki kişinin duygu, istek ve düşüncelerini anlayabilmek, duyguların nedenlerini ve düşüncelerin duyguların oluşumundaki etkilerini anlamayı gerektirir. 

Biz insanların diğer canlılardan tek farkı iletişim yoluyla hayatımızı sürdürüyor olmamızdır. Dil gelişimiyle birlikte çocukluktan itibaren neye ihtiyacımız olursa iletişim yoluyla isteklerimizi duygu ve düşüncelerimizi dile getiririz. İletişim bu kadar yaşamsal bir fonksiyona sahipken ilişkilerde sık -sık gördüğümüz iletişim kopukluğu ve hatalı iletişim şekilleri de aslında yaşamımızda hayati derecede bir öneme sahiptir. Çoğunlukla mesai arkadaşlarıyla ilişkiler, arkadaşlık ilişkileri, aile, eş ve sevgili ilişkileri bu gibi nedenlerden dolayı kopma noktasına gelip ya da ciddi manada tahrip olarak hayatımızı felç etmektedir. 

Bireyler arasında sağlıklı bir iletişimin olabilmesi, iletişime ilişkin gerçek düşünce alışkanlıklarını geliştirmeyle mümkün olabilmektedir. Bu gerçeklik kavramını şu şekilde açıklayabiliriz. Dışarıdan sürekli olarak görerek, dokunarak, işiterek, koklayarak ve tadarak bir takım uyarılar alırız ve biz aldığımız bu bilgileri düşünce süzgecimizden geçirerek algılarız. Bu algılanan veriler beynimize iletildiğinde daha önceki yaşantılarla kıyaslanarak bir anlama oturtulur. Dış dünyadan aldığımız bilgileri olduğu gibi algılamak yerine zihin gözümüzle veriyi değerlendiririz. İşte bu nokta çok önemlidir! Zihin gözümüzle gördüklerimiz, iki gözümüzle gördüklerimizle örtüştüğü ölçüde gerçek düşünüyoruz demektir. 

Sağlıklı bir iletişimde bulunabilmek için insanları davranışları ve duygusal tepkilerinin, kendilerinin geliştirmiş oldukları bakış açılarının ürünleri olduğunu kabullenmiş olmaları gerekmektedir. Bu kabullenme süreci olmadığı sürece kişi sürekli olarak başkalarının bakış açılarını ve düşüncelerini eleştirecek ve kendisi gibi düşünmeyenlerle iletişim kopukluğu yaşayacak ya da iletişime girmeyecektir. Kendi duygularının nedeni olarak kişiler başkalarını sorumlu tuttuklarında sağlıklı iletişim kurmak pek mümkün olmayacaktır. Burada önemli olan duygu ve düşüncelerimizin sorumlusu olarak başkalarını görmemizdir. Kendi duygularının nedenini kendi iç dünyalarında değil de karşısındakinin yaptıklarında arayan iki insanın iletişiminin yanlış başlayıp sağlıksız sürmesi kaçınılmazdır. 

İletişim hatalarında bir başka örnek, eşi eve geç gelen bir kadının eşinin geç kalmasını eleştirmek yerine “Bıktım senin bu eve geç gelmelerinden!” gibi kişiliğe hakarette bulunması iletişimin hatalı başlamasına neden olacak, sorunlar çözülmeyecek, daha çok karşı tarafın savunmaya geçmesiyle büyüyecektir. Burada yapılması gereken davranışın değerlendirilmesi, eğer davranış arzu edilmeyen bir davranışsa bunu kişinin kendi duygularına yükleme yaparak karşı tarafla hislerini paylaşmasıdır. 

İletişime engel olanlardan en önemlisi “küsme” olarak tanımlanan iletişimsizliktir. Küsme sorun çözme yöntemi olarak bireyin eleştirilmekten kaçındığı için ya da sorunun konuşulması ve çözümlenmesinden duyduğu endişeden dolayı başvurduğu bir kaçış yöntemidir. Geçmiş yaşam deneyimlerinde kişi karşılaştığı sorunları bu şekilde çözme yoluna gitmişse hiçbir zaman doğru iletişim kuramayacak, ciddi kaygı yaratacak bir durum hissettiğinde iletişimsizliği seçecek, ortamı terk edecek veya telefonlara cevap vermeyecek, sorunu çözmek yerine erteleyecek ya da pekiştirecektir. 

İletişim becerisinde aktif dinleyici olmak oldukça önemlidir. Karşımızdakinin ne anlatmaya çalıştığını, ona cevap verme ve sözünü bitirdiğinde kendimizi savunma kaygısı gütmeden gerçekten ne dediğini anlamaya çalışarak dinlemek, en az doğru ifade etmek kadar dikkat edilmesi gereken bir başka durumdur. Dikkatlice dinlemek karşımızdakine sorular sorarak, anlamadığımızda daha çok ayrıntıya girmesini sağlamakla ve gerçekten dinlediğimizi ve anlamaya çalıştığımızı hissettirmekle mümkün olabilir. Bu görerek, duyarak ve hissederek doğru iletişim kurmamıza yardımcı olacak en önemli unsurdur. Bütün kilitler sadece doğru bir iletişimle açılır. 

Gerçekçi olmamak ya da saflıkla suçlansak bile neye mal olursa olsun olumlu olmaya çalışmaktan vazgeçmemek aslında her insanın asli yaşam görevidir…
Mutlu insan bir aynadır. Mutlu insanlar daha açık, daha rahat, daha verici ve yaşamla daha uyum ve iletişim içindedirler. Yaşam sanki onlar için bir aynadır. Sevgi ve anlayış dolu yüreklerinin her yere yansıdığı bir ayna. Mutsuz insanlar ise pek açık değillerdir, sık-sık gergin olurlar, içlerine dönüktürler. Yani, vermeyi bilmezler hep alırlar. Yaşamımızın en olumlu ve doğal amacı, kaynaktan almayı ve yaşam sürecine neşeyle katılarak kaynağa vermeyi öğrenmektir. Yaşama sevinci ve bereketini, özgürce akıtıp, karşında ki insanlarla güzel iletişimde bulunmak demektir. 

Betül Erdoğan

Yorumlar

Popüler Yayınlar