Son durak.






Bazen en güzel aşk hikâyeleri hiç ummadığınız bir anda bitiverir. Oysa, başladığında sonsuza dek süreceğini sanırsınız. Gözlerinizi kapatıp açtığınızda her şey birden eski suni çirkinliğinde yaşanmaya devam ediyordur. Hâlbuki gözleriniz kapalı, aşk sarhoşu bir haldeyken hissettiğiniz baş dönmesiyle birlikte dizlerinizin titrediğini hissediyordunuz değil mi? Gözlerinizi açtığınız anda da bu baş dönmesi de bitiverir dizlerinizdeki titremede. Sonunda dünya ağırlığındaki yükü omuzlarınızda hissediyorsunuz ve sol yanınızdaki büyük boşluğu. Tekrar gözünüzü kapatsanız ne işe yarar ki? Çok güzel bir rüyadan uyandıktan sonra tekrar gözlerinizi kapayıp kaldığınız yerden devam edebilir misiniz? Hayır! Değil mi? 

Sonunun hayal kırıklığı olduğunu bilerek oturup ağlamak bile istemiyorsunuz. Konuşup insanlara anlatmak da istemiyorsunuz. Zaten anlatsanız da kim anlayabilir ki? Her şey bitmiş olsa bile bu hikâyenin sizin yüreğinizde yazılı olmasının gururunu yaşıyorsunuz belki. Bencilce kimseyle paylaşmak istemiyorsunuz da. Geriye dönüp baktığınızda bu hikâyenin kahramanını bile istemiyorsunuz yanınızda. “Yeni bir hikâyeye ise hiç gerek yok!” Diyorsunuzdur içinizden.

Hayata bir yanınız eksik bakıyorsunuzdur yarım yaşıyorsunuzdur her dakikayı. Ama işin ilginç tarafı yaşıyorsunuz, bu evrende siz varsınız. Öylesine de olsa yaşıyorsunuz kendinizle. Anlamlı, anlamsız duygularınızla herhangi bir suratla başka bir yapaylıkla yaşıyorsunuzdur. Sizi görenler farkı hemen anlıyorlardır. “Ne olmuş olabilir ki?” Diye birbirlerine soruyorlardır. Bir insan bir günde nasıl bu hale gelebilir? Neden hiç bir şey anlatmıyor? Neden gözleri hep nemli? Ya da beklediği biri mi var? Umudunu kesmeden nasıl bekleyebiliyor?

Çevrenizde bunun gibi dönen milyon tane soruyu duymuyorsunuzdur bile. Sizi rahatsız eden sorularla ne yapabilirsiniz? Anlatırsanız hikâyeniniz anlamı bozulmaz mı? Anlatacak bir kelimede bulamazsınız zaten. Karşınızdakini suçlamak değildir niyetiniz hikâyede son noktayı koymak ona ait olsa bile. Kimse ona kızmasın sizi bu hale getirmeyi belki o da istemezdi…

Ama oluyor işte.

Artık kimse, kimse için üzülmesin.

Yalnız kalpler, yalnız kalpleri anlasın.

Üzülmesin.

Son durak burasıymış.

Betül Erdoğan


19 Eylül 2014 

Ankara

Yorumlar

Popüler Yayınlar