HALKASIZ KÖLELER!
Arkadaşlarımız...
Kimi zaman kardeş, kimi zaman can yoldaşı biliriz.
Arkadaşlık asil bir bağdır yaşamımızda.
Bizimle ağlayan, bizimle aç kalan, bizimle sevinen hep odur.
Arkadaş zaman gelir can verilecek olur.
Ana gibi, kardeş gibi bizim duygularımızı, üzüntülerimizi paylaşır.
Bu yüzden arkadaşlık, temeli sağlam ve güzel atıldıysa ölene kadar bizimle gider.
Arkadaş için her şey yapılır.
+
A…. İle tanışalı sanırım bir beş yıl oldu ve bu beş yıl için de kendisiyle temasım hiç kopmadı.
Ne güzel bir kadındır o. Badem gibi gözleri, dal gibi vücuduyla endamlı mı endamlı.
Ama hayat ona güzellikte cömert davrandığı gibi mutlulukta cömert davranmamış.
+
Kendi ağzından, anlattığı öyküsünü dinleyelim güzeller güzeli kızımızın.
YıI 2006
Türkiye.
Aile ziyaretinde görmüştüm kendisini. “Duygularım yoktu hiç bir şey hissetmedim! “ Diye anlatmaya başladı.
Fotoğraflar çekmişti ve kendilerine ulaştırmak istedi.
Ablası, “İ….’in mail adresi var" demiş ve ardından göndermiş.
Ablası kendisine onun cep telefonunu mesajla atmış.
Böylelikle fotoğraf ulaştı mı diye kendisine yazdığında sohbet ilerlemiş. İki hafta sonrasında, İ…. tabiri caizse sert bir çıkış ile evlilik teklifi yapıyor ve A….’de kabul ediyor.
Aslında A…. İ.... ile tanışmadan önce duygusal olarak bağlandığı biri varmış.
Sanırım kendisiyle, “bana sahip çıkmamasından dolayı yeni tanıştığım eşimle evliliğe doğru adım attım!” Diye sürdürdü anlatmasını.
Sonra;
“Garip bir sohbetti. Sanki zorlama ile gerçekleşti, sanki artık ne olursa olsun gibisine.”
Devam etti anlatmaya A….
“Beni işletiyordu farklı bir mail adresi ile tahrik edici yazılarla.
Anlamadım ilk önce çünkü aklıma getirmedim, imkansız dedim.
Ve baştan beri hep açık sözlüydüm kendisine karşı, yalan dolan sevmediğimden, kıskanmadım da
kendisini çünkü güvendim.
Ocak 2007 kız isteme gerçekleşti Almanya’da kendisi yoktu tabi bir Abisi var.
Yengesi, Yeğenleri, Abisinin Kaynanası ve Kayınbabası ve Aile Dostlarımız.
Onunla mutlu olacağımı düşündüm.
Aksi halini getirmedim aklıma ve Mart 2007 tekrar görüştük.
Bana herkesin arasında bir pankart ta, “Seni Seviyorum, benimle evlenir misin?” Diyen bir yazı ile beraber
elinde bir gülle karşıladı.
Tabi ki ısrar etmesi üzerine olduğu için beni bu davranışı hiç duygulandırmadı.
Bunu eşime söylemiştim .”sana aşık değilim!” diye .
Telefonlarda, kendisi ile ilgilenmemi çok istedi. Oysa ki, kendisi de bana hiç ilgi göstermedi sürekli duygu sömürüsü ile vicdanıma vurdu.
2007 ağustos kına ve düğün “olmaz olsun!” dediklerimiz, gerçekleşti.
Cehennemin ta içine düşmüştüm.
Kız kardeşim kaza geçirmişti ve ben Türkiye’de mutlu olmam gerekirken mutsuzluğa attım kendimi ve beni kurtaran kimse yoktu.
Düğün gecesi hastalandım ve ilk günde bana zorla sahip oldu ve ben kendimden iğrendim, kendimi
sevmekten vazgeçtim.
O günden sonra benim için hayatta kalmak söz konusuydu ve her gün yeniden mücadele ettim.
Belden aşağı konuşmaları hiç bitmedi ve zorla kendini tatmin etmek için bana hep zorla sahip oldu
Kendimi cezalandırdım yaşamak istemedim, kafamı duvara çarptım bitsin istedim, ağladığım günleri saymaktan vazgeçtim.
Beni seven olmayacağından da, kına ve düğünlerden soğudum, mutluluk tabloları beni hep yordu.
Gülmekten zorlanıyordum, artık zaten yaşamak “ne için?” Gibisine.
Artık ne aşk ne de sevgi var diyordum.
Sürekli bağırmalar, küfürler ve baskılar, belden aşağı konuşmaları zaten gelenek haline getirmişti.
İçten severek bir cümle kuramadı hiç.
Sanırım yaşadığım olumsuzluklarda en çok gücüme giden hayallerimi öldürdü.
Her genç kızın hayalleri vardır, gelin olacağı güne kadar, sevgi dolu sözcükler, hediyeler, nişan, gelin için alış veriş, damat için, sevdiklerine düğün için gelen misafirlere güzel sürprizler hiç biri olmadı.
Artık olmayacak.
Çünkü artık hep ikinci kez evlenirsen gelinlik giymemen gerek, artık toplum sana bir damgayı da vurmuş, bayansın ya evet yaaa ne gerek var sevmeye.
Halbuki hakkım değil miydi, çok şey mi istedim?
Mutlu olmak istedim sadece elimi tuttuğunda içimden kelebekler uçsun ayaklarım yerinden kesilsin, dokunmaya kıyamasın, gözlerime baktığında ruhuma dokunsun, alnımı öpüp "ömrümsün" demesini.
Kucaklayıp kokumu içine çekmesini ve özgürlüğünü haykırmasını, aşkımızın sevgimizin meyvesini beraber büyütmeyi ,mutlu bir aile olmayı istedim, sevdiğimle…
Artık yalnızım ve tek başına…
“Seninle bir tek Almanya için evlendim!” Dediğinde düğün çoktan gerçekleşmişti.
Dua ettim “Allahım bu evden canlı olarak çıkayım!” Diye.
En son gördüğümde 2008 1 Mayıs.
O gün beni dövdü.
Ailesi ile hepsi benim üzerime geldi, iftira atmaya çalıştılar, var olan tüm sesimle bağırdım, hiç bağırmadığım kadar.
Ve yine bana zorla sahip oldu.
Hava alanına götürdü yüzüğü çıkardı elime verdi ve ardına bakmadan gitti.
O gün bugündür bir daha kendisini ne gördüm ne de sesini duydum.
2013 Nisan ayında da boşanma davası açtı.
Gecen altı sene de ömrümü yedi.
Yeniden kendime mutlu olma şansını veriyorum, hayat devam ediyor.
Bana inanmayan yanımda olmayanları saymıyorum hiç.
Bu hayat benim hayatim artık, fazlalıklara ihtiyacım yok.
Beni çok etkiledi yaşadıklarım, kendime olan güvenimi inancımı kaybettim.
Hiç adil değildi yaşadıklarım.
Artık tekrar birine güvenebileceğim mümkün mü? Bilmiyorum.
Tekrar birini sevebilir miyim? Onu da bilmiyorum .
Aklımda soru işaretleri çok.
Kim benimle çözer bu soru işaretlerini bilmiyorum.
Bir tek bildiğim yardıma ihtiyacım var, bu yükün altında eziliyorum.
Dayanma gücüm hiç yok!..”Dedi ve bitirdi hikayesini A…..
+
Hata yapmak biz insanlara mahsustur. Hepimiz hata yapabiliriz.
Önemli olan hatayı, A…. gibi az zararla kapatıp doğru kararlar almak değil midir?
Kadınların toplumda üstlendiği yük zaten taşıyamayacağı kadar ağır.
Lütfen sevgili arkadaşım A…. Kendini daha fazla toplumdan dışlama.
Adam Fawer’in sözleriyle ben de yazıyı tamamlamak istiyorum.
Geride bıraktıkların ileriye gitmeni engelleyecek. Unutma; ileri gidebilmen için arkadakileri unutman gerek. »
Betül ERDOĞAN
Kimi zaman kardeş, kimi zaman can yoldaşı biliriz.
Arkadaşlık asil bir bağdır yaşamımızda.
Bizimle ağlayan, bizimle aç kalan, bizimle sevinen hep odur.
Arkadaş zaman gelir can verilecek olur.
Ana gibi, kardeş gibi bizim duygularımızı, üzüntülerimizi paylaşır.
Bu yüzden arkadaşlık, temeli sağlam ve güzel atıldıysa ölene kadar bizimle gider.
Arkadaş için her şey yapılır.
+
A…. İle tanışalı sanırım bir beş yıl oldu ve bu beş yıl için de kendisiyle temasım hiç kopmadı.
Ne güzel bir kadındır o. Badem gibi gözleri, dal gibi vücuduyla endamlı mı endamlı.
Ama hayat ona güzellikte cömert davrandığı gibi mutlulukta cömert davranmamış.
+
Kendi ağzından, anlattığı öyküsünü dinleyelim güzeller güzeli kızımızın.
YıI 2006
Türkiye.
Aile ziyaretinde görmüştüm kendisini. “Duygularım yoktu hiç bir şey hissetmedim! “ Diye anlatmaya başladı.
Fotoğraflar çekmişti ve kendilerine ulaştırmak istedi.
Ablası, “İ….’in mail adresi var" demiş ve ardından göndermiş.
Ablası kendisine onun cep telefonunu mesajla atmış.
Böylelikle fotoğraf ulaştı mı diye kendisine yazdığında sohbet ilerlemiş. İki hafta sonrasında, İ…. tabiri caizse sert bir çıkış ile evlilik teklifi yapıyor ve A….’de kabul ediyor.
Aslında A…. İ.... ile tanışmadan önce duygusal olarak bağlandığı biri varmış.
Sanırım kendisiyle, “bana sahip çıkmamasından dolayı yeni tanıştığım eşimle evliliğe doğru adım attım!” Diye sürdürdü anlatmasını.
Sonra;
“Garip bir sohbetti. Sanki zorlama ile gerçekleşti, sanki artık ne olursa olsun gibisine.”
Devam etti anlatmaya A….
“Beni işletiyordu farklı bir mail adresi ile tahrik edici yazılarla.
Anlamadım ilk önce çünkü aklıma getirmedim, imkansız dedim.
Ve baştan beri hep açık sözlüydüm kendisine karşı, yalan dolan sevmediğimden, kıskanmadım da
kendisini çünkü güvendim.
Ocak 2007 kız isteme gerçekleşti Almanya’da kendisi yoktu tabi bir Abisi var.
Yengesi, Yeğenleri, Abisinin Kaynanası ve Kayınbabası ve Aile Dostlarımız.
Onunla mutlu olacağımı düşündüm.
Aksi halini getirmedim aklıma ve Mart 2007 tekrar görüştük.
Bana herkesin arasında bir pankart ta, “Seni Seviyorum, benimle evlenir misin?” Diyen bir yazı ile beraber
elinde bir gülle karşıladı.
Tabi ki ısrar etmesi üzerine olduğu için beni bu davranışı hiç duygulandırmadı.
Bunu eşime söylemiştim .”sana aşık değilim!” diye .
Telefonlarda, kendisi ile ilgilenmemi çok istedi. Oysa ki, kendisi de bana hiç ilgi göstermedi sürekli duygu sömürüsü ile vicdanıma vurdu.
2007 ağustos kına ve düğün “olmaz olsun!” dediklerimiz, gerçekleşti.
Cehennemin ta içine düşmüştüm.
Kız kardeşim kaza geçirmişti ve ben Türkiye’de mutlu olmam gerekirken mutsuzluğa attım kendimi ve beni kurtaran kimse yoktu.
Düğün gecesi hastalandım ve ilk günde bana zorla sahip oldu ve ben kendimden iğrendim, kendimi
sevmekten vazgeçtim.
O günden sonra benim için hayatta kalmak söz konusuydu ve her gün yeniden mücadele ettim.
Belden aşağı konuşmaları hiç bitmedi ve zorla kendini tatmin etmek için bana hep zorla sahip oldu
Kendimi cezalandırdım yaşamak istemedim, kafamı duvara çarptım bitsin istedim, ağladığım günleri saymaktan vazgeçtim.
Beni seven olmayacağından da, kına ve düğünlerden soğudum, mutluluk tabloları beni hep yordu.
Gülmekten zorlanıyordum, artık zaten yaşamak “ne için?” Gibisine.
Artık ne aşk ne de sevgi var diyordum.
Sürekli bağırmalar, küfürler ve baskılar, belden aşağı konuşmaları zaten gelenek haline getirmişti.
İçten severek bir cümle kuramadı hiç.
Sanırım yaşadığım olumsuzluklarda en çok gücüme giden hayallerimi öldürdü.
Her genç kızın hayalleri vardır, gelin olacağı güne kadar, sevgi dolu sözcükler, hediyeler, nişan, gelin için alış veriş, damat için, sevdiklerine düğün için gelen misafirlere güzel sürprizler hiç biri olmadı.
Artık olmayacak.
Çünkü artık hep ikinci kez evlenirsen gelinlik giymemen gerek, artık toplum sana bir damgayı da vurmuş, bayansın ya evet yaaa ne gerek var sevmeye.
Halbuki hakkım değil miydi, çok şey mi istedim?
Mutlu olmak istedim sadece elimi tuttuğunda içimden kelebekler uçsun ayaklarım yerinden kesilsin, dokunmaya kıyamasın, gözlerime baktığında ruhuma dokunsun, alnımı öpüp "ömrümsün" demesini.
Kucaklayıp kokumu içine çekmesini ve özgürlüğünü haykırmasını, aşkımızın sevgimizin meyvesini beraber büyütmeyi ,mutlu bir aile olmayı istedim, sevdiğimle…
Artık yalnızım ve tek başına…
“Seninle bir tek Almanya için evlendim!” Dediğinde düğün çoktan gerçekleşmişti.
Dua ettim “Allahım bu evden canlı olarak çıkayım!” Diye.
En son gördüğümde 2008 1 Mayıs.
O gün beni dövdü.
Ailesi ile hepsi benim üzerime geldi, iftira atmaya çalıştılar, var olan tüm sesimle bağırdım, hiç bağırmadığım kadar.
Ve yine bana zorla sahip oldu.
Hava alanına götürdü yüzüğü çıkardı elime verdi ve ardına bakmadan gitti.
O gün bugündür bir daha kendisini ne gördüm ne de sesini duydum.
2013 Nisan ayında da boşanma davası açtı.
Gecen altı sene de ömrümü yedi.
Yeniden kendime mutlu olma şansını veriyorum, hayat devam ediyor.
Bana inanmayan yanımda olmayanları saymıyorum hiç.
Bu hayat benim hayatim artık, fazlalıklara ihtiyacım yok.
Beni çok etkiledi yaşadıklarım, kendime olan güvenimi inancımı kaybettim.
Hiç adil değildi yaşadıklarım.
Artık tekrar birine güvenebileceğim mümkün mü? Bilmiyorum.
Tekrar birini sevebilir miyim? Onu da bilmiyorum .
Aklımda soru işaretleri çok.
Kim benimle çözer bu soru işaretlerini bilmiyorum.
Bir tek bildiğim yardıma ihtiyacım var, bu yükün altında eziliyorum.
Dayanma gücüm hiç yok!..”Dedi ve bitirdi hikayesini A…..
+
Hata yapmak biz insanlara mahsustur. Hepimiz hata yapabiliriz.
Önemli olan hatayı, A…. gibi az zararla kapatıp doğru kararlar almak değil midir?
Kadınların toplumda üstlendiği yük zaten taşıyamayacağı kadar ağır.
Lütfen sevgili arkadaşım A…. Kendini daha fazla toplumdan dışlama.
Adam Fawer’in sözleriyle ben de yazıyı tamamlamak istiyorum.
Geride bıraktıkların ileriye gitmeni engelleyecek. Unutma; ileri gidebilmen için arkadakileri unutman gerek. »
Betül ERDOĞAN
Yorumlar
Yorum Gönder