Bitiş!
Canım yanıyor.
Belki gözlerimdeki damlalar akar gider karışır topraklara. Çekerim isyan bayrağını ama gözlaşlarımın önüne geçemem. Belki, içimdeki alevlerle depremlerle kalırım öylece. Şaşkın çaresiz onsuz…
İçimdeki melek, “Sakın üzülme bu da geçer!” dese de, şeytan el sallar yüzüme alaylı bakarak.
Şimdi avuntu en son durağım.
Gittiğinden beri aşk, seslerin arasında kayboldu ve ben artık sağırım. Sevdalar yarım, aşk fonda müzik.
Meğer insan çok bilirken de yanılıyormuş. Aşağıya düşerken hızla, yerlerde pamuktan yataklar olmuyormuş. Her acı yüreğe atılmış ilmik, her ilmik hançer oluyormuş.
Kalbime saplanan her hançeri, daha da derine batırdım, yareni pas olsun diye. Akmayan her durgun suda yine kendim boğuldum. İnsan, akan suda berraklaşır, ben durduğum yerde balçık yığını oldum.
Ya dünya? Dünya nereye gidiyor Mecnun? Uğruna canını feda etmeyi düşündüğüm Leyla sana yâr olabildi mi? Aşk bu mu? Ümitsizliğin peşinden düşerken hızla yere, aşk adına senin de için tuz- buz oldu mu? Toplayabildin mi, yere serpilen kırılan kalbinin parçalarını?
Ve yine; içimde zamansız açan sevgim, sahipsiz ellerim elini çektiğinde boş kaldı, kalbimde.
Kendime bile anlatamadığım aşk, tozlu tavan arasında ki anılar sandığına kaldırıldı!
Betül Erdoğan
21 Nisan 2014
Yorumlar
Yorum Gönder