ÇOCUK GELİN!..
Öyküsünü anlatmaya başlamadan önce gözlerindeki yaşları sildi. Sakinleşmesi dakikalarca sürdü. Yıllar öncesi yaşadığı acı dolu anıları bu günkü gibi tazeydi yüreğinde.
"1976 yılında Niğde’de dünyaya geldim. Henüz 13 yaşıma girerken, görücü usulüyle, babamın zoruyla yaşım büyültülerek evlendirildim. Evliliğin ne olduğunu bilmediğim için evlenmeyi hiç istememiştim fakat babamdan çok korktuğum için o ne diyorsa öyle yaptım.
Biz yedi kız, iki oğlan kardeşleriz. Ağabeyim, çocuk denecek yaşta annemlerden gizlice evlenmiş. Ağabeyim evlendiğinde ben daha annemin karnındaymışım ama annem küçük yaşta, ağabeyimin evlenmesine o kadar üzülmüş ki o üzüntüyle beni erken doğurmuş. Tüm ablalarım da benim gibi 12-13 yaşlarında evlendirilmişler.
Anam babam ev işlerini, yemek pişirmeyi, çay yapmayı, çamaşır yıkamayı öğrenmemi isterlerdi.
Beceremediğimde de babamdan dayak yerdim. Ben hem baba evinde, hem de el kapısında çok dayak yedim.
Eşimde Niğde'liydi, benden on yaş büyük ve çok alkol tüketen birisiydi. Her akşam eve alkollü gelir ve beni olur olmaz sebepten döverdi.
Evde, anası, babası ile birlikte oturuyorduk. Kayınvalidem ve kayınpederim bile bana eziyet ederlerdi. Yemekleri vaktinde önlerine konacak, yatakları toplanacak, çamaşırları yıkanacaktı.
Ben ise, çocuk gelin olarak sürekli ayaktaydım. Geceleri bile rahat uyuyamıyordum. Sarhoş bir kocanın seks kölesiydim benimle istediği gibi oynuyordu.
Bir keresinde, seks konusunda yapmak istediklerine itirazım olunca beni dövmeye başladı. O kadar çok dövmüştü ki acıdan bütün vücudum uyuşmuştu. Dövdükten sonra bacaklarımı kollarımı bıçakladı ama korkudan polise gidemedim. Benim yaşım çok küçük olduğu için ne, nedir bilmiyordum. Zaten kimse de bana söz hakkı vermezdi. Aile büyükleri bir araya gelip, Hastaneye götürülürsem polisin eşimi cezaevine atacağını söylediler. O yüzden eşimin tarafı beni hastaneye götürmek istemedi. Her zamanki gibi gene onlar benim adıma karar almıştı. Sonuçta kendi yaramı kendim iyi ettim. O zamanlar böyleydi. “Kadına şiddet” falan bilinmezdi.
Niğde'de kadın dayanışması ya da sığınabileceğim bir yer de yoktu. Şimdiki aklım olsa, sadece polisi değil dünyayı bile ayağa kaldırırdım. Eskiden kocasını, babasını şikayet eden kadını, “sen neden söz dinlemiyorsun, evinde oturmuyorsun?” diye bir de polis döverdi ama şimdi polis dövmüyor, şikayet ettiğinde hemen ilgileniyor.
Bir gün kocam alkollüyken bir arkadaşıyla kavga ediyor ve bıçaklayıp ölümüne sebep oluyor.
Her şeyde bir hayır vardır derler ya hani aynen öyle.
Üç çocuğumla ortada kalınca, akrabaların ve komşuların yardımıyla gereken yerlere müracat edildi ve devlet bana sahip çıktı.
Çocuklarımı gene devlet okutuyor ben de ev işlerine gidip para kazanıyorum.
Kendimin ve çocuklarımın hayatını kurtardım ama acı içinde geçen çocukluk yıllarımı hiç unutamadım.
Analar, babalar evlatlarına para için nasıl da kıyabiliyorlar? Ben evlatlarımı okutup onlara en güzel yaşantıyı vereceğim bunu kendilerine vaad ettim." deyip gözlerindeki yaşlarını bir kez daha silip gülümsedi.
Koca yürekli bir anaydı o.
Güçlü bir kadın olduğu için onu tebrik edip, sevgiyle kucakladım.
Betül ERDOĞAN
7 Nisan 2014
Yorumlar
Yorum Gönder