ÇOCUK GELİN.
Nermin, on iki yaşındayken babası onu bir toprak parçası için, Siirt’te köyün zengin ama yaşlı bir adamına verdi. Baba güçlüydü ve onun dediği olurdu hep. “Yeterince” büyüdüğünde evlendirilirdi kız çocukları bizim bazı topraklarımızda. Anne olabilecek fizyolojik özellikleri var ise; “yuvasını kursun, ana olsun’ du" istenilen.
Arkadaşları sokakta top oynarken; Nermin ellerine ve ayaklarına yakılan kına ile gelin olmaya hazırlandırıldı tez günde.
Anacığı kıyamadı nazlı kekliğine. Gözlerinden yaş yerine kan aktı sanki kızının hazırlanmasını seyrederken.
Nermin, iri yarı gösterişle bir kızdı ama çocuktu henüz. Adet bile görmemişti. Evlilik hakkında hiçbir bilgisi yoktu. Evde Anasının çektiği sıkıntıları görür, ona yardımcı olmak için bazen çamaşıra, bazen bulaşığa yardımcı olurdu.
Van’dan Siirt’e gelin götürdüler Nermin’i.
Üç-beş insan toplanmış davul-zurna oyun derken akşam oldu.
Bir kadın geldi Nermin’in yanına. Gerdek odasında ne yapması gerekenleri anlattı uzun uzun. Nermin şaşkın. Ne diyordu bu kadın? O anlattığı şey neydi? Bir adamın karşısında nasıl soyunurdu? Onunla aynı yatakta nasıl yatardı?
Odaya yaşlı bir adam girdi, İri yarı saçlı sakallı. Ürperdi çocuk gelin. Çok korktu. Adam yanına yaklaştı kırmızı duvağının ucunu kaldırdı. “Gız,sen ne güzelmişsin böyle!” dedi. Sonra kendisini yatağa çekti. Nermin korkudan ağlamaya başladı. Ama adam onun ağlamasıyla hiç ilgilenmedi. Nermin, çığlıklar ata-ata sabaha çıktı.
Aylarca her gün aynı acıyı çekti. Koca evinde ilk adetini gördü, sonrasında gebelik.
On dört yaşında ana oldu. Bebeği henüz memeden kesilmeden bir gebelik daha.
Çocuk bedeni bu kadar yükü taşıyamamış, erken doğumla bebeğini kaybetmişti.
Sonra; bir gün “Resmi kayıtlara göre on dört yaşında evinde silahla vurulmuş" halde bulundu Nermin. Ve aynı gün gazetelerin baş sayfasında haber oldu. Bütün Türkiye onun için üzüldü. Evinin sınırlarını dünyanın sınırları bilip, susup kaderine ağlayabilecek kadar bile yaşayamadı.
Savcılık ölümü şüpheli bularak soruşturma başlatmıştı.
Nermin neden öldü? Bir cinayete kurban gitmiş olabilir miydi? Olabilirdi.
İkinci bebeğinin erken doğup ölmesinin ardından bunalıma girdiğini söyleyen kocası yalan söylemiyor olabilir miydi? Olabilir.
Ancak;
Soruşturmanın sonucu ne olursa olsun Nermin’in ölümü, bir cinayet değil de nedir?
Nermin, okul sıralarında olması gerektiği yaşta evlendirilerek hayatı bilinmeze giden yüzlerce, belki de binlerce çocuktan sadece biriydi.
Bu ne kadar ürkütücü bir durum.
Bir çocuğu on iki yaşında, adet bile görmeden evliliğe zorlayan aile yapısı, gelenek-görenek, töreler suçlu değil mi?
Evliliğe teşvik eden, destek veren, görücüye giden, izin veren, göz yuman, ses çıkarmayan, ortak olan da yeterince suçlu değil mi?
O çocuğun dini nikahını kıyan hocanın hiç mi sorumluluğu yok?
Her yıl binlerce kız çocuklarının sürüklendiği bu uçurumda devletin rolü ne?
Kontrolü, cezası, yasası yok mu? Eğer var ise neden uygulanmaz? Uygulanıyor ise neden caydırıcı değil?
Nermin’in ölümünün sorumluluğu kimlerdedir?
Nermin, on ikisinde gelin olup, on dördünde evinde silahla vurulan çocuk anne.
Şimdi kara toprak altında yatıyor. Kocası kim bilir gene kimin canını yakmakla meşgul.
Bu düzen de böyle gelmiş böye gider...
16 Nisan 2013
Betül Erdoğan
Yorumlar
Yorum Gönder