Kiraz Aldım Dikmeden
TÜRKÜLERLE
TÜRKİYEM...
60-65 yıl kadar
önce Hüseyin Çavuşoğlu köyündeyiz…(Zonguldak)
O dönemin
tanınmış Müderrislerinden Hüseyin Molla’nın oğlu deli Mehmed ormana doğru
geziye çıkmış.
Neden gezmesin ki
ele güven olur mu hiç? Bir bakarsın kendilerine ait ormanda ağaç kesiverirler.
Nitekim ki öyle olmuş. Bir karı koca ağaçlarından kesmişler evlerine doğru
kestikleri ağaçlarla giderken, deli Mehmed çıkıvermiş karşılarına.
Neye
uğradıklarını anlayamamanın şaşkınlığı içinde donakalmış karı koca
korkularından… Korkarlar tabi ki, koskoca deli Mehmed kolay mı? Ünlü bir
Müderris oğlu, Müderris ki Hüseyin Çavuşoğlu ve civarı himayesinde. Deli
Mehmed’in delilikleri de meşhur. Astığı astık, kestiği kestik. Bıçağı da hep
belinde.
Hele ki omuzun da
tüfeği olunca, gel de çık karşısına. Hâl böyle iken adamcağız deli Mehmed’in
ayaklarına kapanarak af dilemiş. Deli Memed delirmiş de delirmiş; doğrultmuş silahını adama vurur mu vurur…
Karısı, “Ben
nasıl olsa kadınım bana bir şey yapmaz” düşüncesiyle “onu vurma beni vur
çocuklarımıza
acı” diyerek yalvarmaya başlamış. Ne gezer deli Mehmed’de merhamet çifteyi
boşaltmış kadının bağrına. Kocası daha durur mu kaçıp gitmiş korkudan. Ne
yapsın şimdi Deli Mehmed? Devrin kanunları sıkı…
Kaçmayı düşünmüş
ama babasına bir yol danışmaya ihmal etmemiş tutmuş evinin yolunu. Babası önce,
öfkeyle bağırıp kızmış oğluna ama ne kadar kötü olsa da oğul gene… Kaçmanın
kanundan kurtulmanın yollarını sıralamış oğluna. Sevdiği ve aşık olduğu kızdan
"Tombul Halime” ayrılmak diğer yandan da her an zaptiyelere yakalanmak
düşüncesi ve sıkıntıları sarıvermiş içini. İstermiş ki Halimesi de gelsin
onunla birlikte. Hizmetkarların kapıyı her açtığın da Halime’yi geldi zanneder,
sevinçle hoplarmış yerinden. Zavallı anacığı yolluğunu hazırlayıp vermiş eline.
Deli Mehmed’imiz yola revan olmuş.
Yarbaşından
geçerken karşısında duran Halime ‘nin evine doğru bakmış dertlenmiş,
duygulanmış.
Bir yandan da kar
her yanı kaplayıp ağartmaya devam ediyormuş.
Bakalım
Halimesine neler demiş?
“Kiraz aldım
dikmeden
Halimem dallarını
bükmeden
Bir armağan ver
bana
Halimem ben
gurbete gitmeden
Tombalacık
Halimem
Yarbaşına gel
Ben gidiyorum
Bolu’ya
Düş peşime gel”
Halimesinden bir
hatıra almadan gidebilir mi buralardan
hiç? Beklemiş biraz Halimeyi yar
başında…
Belki duyar peşimden
gelir diye… Ne gelen var ne giden.
Devam etmiş
ünlemeye:
"Tütün aldım
hendekten
Halimem hekim
gelsin Devrek’ten
Hekim buna
neylesin
Halimem yanıyorum
yürekten
Alçaklara kar
yağdı
Üşümedin mi
Sen bu işin sonun
Düşünmedin
mi?"
Sıkıntılı
bekleyiş esnasında Hendek’ten getirdiği tütünü dumanlayan deli Mehmed'imizin
gönül yarasını, Devrek’in nam salmış hekimin iyi edebileceğine inanmış…
İnanmış
inanmasına da, hekim neylesin buna?..
Yine devam etmiş:
"Ocak
başında kaldım
Halimem ince fikire daldım
Kapılar açılırken
Halimem seni
geliyor sandım
Aygın mısın
Halimem
Baygın mısın gel
Hiç haberin
gelmiyor
Dargın mısın
gel!"
Deyip gitmiş Deli
Mehmed Bolu’ya.
O günden sonra;
ne deli Mehmed’in, ne de sevdalısı Halime’nin akibetini bilen olmamış.
Deli Mehmed’in
sevdası uğruna yaktığı bu türkü de halkın dilinde dolanmış durmuş.
Betül Erdoğan
Bilgi:
Türkü sitesi
Yorumlar
Yorum Gönder