HALKASIZ KÖLE!
Evlenirken çiftler birbirlerine söz verir.
"İyi günde, kötü günde daima beraberiz!"
"Peki; bu verilen sözü kaç kişi tutuyor?"
"Verilen söz namustur, ağızdan bir kere çıkar!" diye öğrendik biz büyüklerimizden.
"Verilen söz gerçekten namus mudur? O zaman, sözünü tutmayana ne denir?"
"Söz gibi namus, namus gibi söz" olsun isterdim.
"Kişi sözünden neden vazgeçer? Sözü tutmak yerine neden sözü tutmamayı tercih ederler?"
"O yolu daha faydalı mı buluyorlar acaba?"
"Çileden çıkan, saçlarını yuvası için süpürge edip yaranamayan, gözlerinden yaşlar fışkıran, terk edilen, hiçe sayılan kadınları gördükçe bunun şerefli bir davranış olmadığını düşünüyorum."
"Sözün arkasında durmak kadar, şerefli yol yoktur."
"Söz veren erkek, söz bekleyen kadar samimi olmalıdır."
"Geleceğim deyince gelmeli, gideceğim deyince gitmeli, vereceğim deyince vermeli, alacağım deyince almalıdır..."
"Yani, tüm erkekler değişiyor."
"Belki kadınlarda."
"Ama az ama çok değişiyorlar işte..."
++++++++
Antakya'da, göğüs kanseri olduktan sonra çocuğuyla birlikte kocası tarafından terk edilen bir kadın öyküsü bu.
Cariye ile Adem 1999 yılında birbirini severek evlendiler.
Adem, evlenirken Cariye'ye söz vermişti. Ona rahat bir hayat sunacak, olursa eğer çocuklarını refah içinde büyüteceklerdi.
Evlendikten hemen sonra Adem, Suudi Arabistan'ın Mekke kentine çalışmaya gitti.
Aradan bir yıl geçtikten sora Cariye'de eşinin yanına gitti.
Ancak, kısa bir süre sonra Cariye hastalandı. Orada tedavi olamadığı için, iki aylık bebeği Nazlıcan ile Türkiye'ye dönmek zorunda kaldı.
Cariye'ye Türkiye'de göğüs kanseri teşhisi konuldu.
Bu durumu Cariye hemen kocasına anlattı.
Ne var ki; kocası göğüs kanseri olduğuna inanmadı.
Cariye Devlet hastanesinde kemoterapi tedavisine başladı ancak kanser ilerlediği için göğsünün biri alındı.
Kocasına durumu anlatarak yardım istedi. Ancak kocası yine inanmayıp göğsünün fotoğrafını istedi. Cariye, çaresiz bir şekilde utana-sıkıla göğsünün fotoğrafını çektirip kocasına gönderdi. Kocası bu fotoğrafı gördükten sonra eşini bir daha aramadı.
Yeşil Kart alan Cariye, devletin sayesinde tedavi olarak göğüs kanserinden kurtuldu.
Kızıyla baş başa kalan Cariye'nin yardımına yine devlet koşarak üç aydan üç aya yediyüz lira maaş bağladı.
Cariye, kıt kanaat bu maaşla evini geçindirmeye çalıştı. Ancak kocası, kızı da olmasına rağmen bir gün olsun arayıp sormadığı gibi, Arabistan'da Endonezyalı bir kadın ile evlendi. Cariye ile resmi olarak boşanmadığı için Endonezyalı kadından yaptığı iki çocukta Cariye'nin üzerinde görünüyor.
Altı yıldır çektiği çilenin bitmesini isteyen Cariye, severek evlendiklerini ancak evlendikten sonra, kocasının kendisine bir gün bile huzur vermediği belirterek; "beni kanser hastası olduğum için bıraktı. Daha önce de aramız bozulmuştu ama düzelmişti. Şimdi hasta olunca bizi tamamen bıraktı."
"Ben, kızım iki aylıkken eşimin yanından geldim ondan sonra geçen yıllarda onu bir daha hiç görmedim. Kızım da babasını hiç görmedi. Ben devletimin sayesinde ayaktayım. Eşim ne bana ne de çocuğuna bir lira bile para göndermiyor" diye anlatmaya devam etti.
Altı yaşındaki Nazlıcan ise, babasının fotoğraflarına bakıyor ancak onu tanımıyor. Hayatında hiç görmediği babasının kim olduğunu bile bilmeyen Nazlıcan, "Babamın yanımda olmasını çok istiyorum ama o gelmiyor" diye konuştu.
++++
Küçük Nazlıcan'ın dileği olur mu bilmem.
Olsa da ne olur, onu da bilmem...
Babasız büyümenin acısını bir ömür boyu yüreğinde taşıyacağı kesin.
Anne Cariye, evladına sahıp çıkıp onu özenle büyütüp topluma kazandırmaya çalışacak.
Baba, evlenirken verdiği sözü tutmadığı için vebal altında kalmaya devam edecek...
Bizler de bu toplumun birer üyesi olarak, elimizden bir şey gelmediği için bu tür olaylara bakıp-bakıp iç çekeceğiz.
Bu devran böyle dönüp gidecek.
Cariye ve Nazlıcan ne ilk ne de son olacak!..
Betül ERDOĞAN
Yorumlar
Yorum Gönder