SILA KOKUSU!..
Ayrılık acısını unutmak için uğraşırsın günler, geceler, hatta haftalar boyunca.
Tam kendini alıştırırsın yokluğuna bir de bakmışsın ki; Sıla kokusu gibi bir koku geliverir burnuna…
Önce yüreğine sonra ciğerlerine kadar girer o koku.
Sol yanın gene kor ateş olup yanmaya başlar yeniden.
Kor ateşin küllenmesi gene zaman alır.
Üzerine kapatsan da sönmez ateş. Külleri de daim sıcak kalır…
O sıcaklık kaldığı sürece, yaraların hep yanar tuz basmış gibi.
Yandıkca yanar, acısından gözlerinden oluk-oluk yaşlar gelir nefes almakta zorlanırsın.
Yanaklarından yere dökülür göz yaşların tutamazsın ellerinle.
Sol yanın o kadar acı çekiyordur ki, bu acının ne olduğunu anlayamazsın.
Nefes almaya zorlarsın kendini, zorlandıkça acın hafiflemeye başlar.
Ardından, Sıla kokusunun tadını çıkarmaya başlarsın.
Sarılırsın o Sıla kokusuna sımsıkı…
Sıla kokusuyla canlanır bütün an’lar yüreğinde.
Bir “Selam”lık kalsaydın, belki daha az yanardı yüreğim…
Sana, “Seni seviyorum!” Diyemedim ardından bakarken…
Bundan mıdır acaba, apar – topar gidişin?
Şimdi gene saymak var günleri…
1…..2…..3……..
Günü gelene kadar…
Betül ERDOĞAN
Yorumlar
Yorum Gönder