Hayallerimin yok olduğu gün bugün.



Şimdi anladım ki hayat oyunmuş. 

Şöyle bir oyun diyelim; kaçtığın için kovalandığın bir oyun. 

Ya da çok korktuğun, korkuna inat başına gelen bir oyun. 

Çok sevmek, çok istemek, direnmek, insanın içini çok yakıyormuş bu evcilik oyununda. 

Anında canını yakıp gidiyormuş. 

O can alıcı acılarla, yana yana büyüyormuşsun sen de. 

İki yıl önce bugün, oturduğum bu balkonda “onun oturduğu” aynı sandalyedeyim yine. 

Kaderim böyle olmamı mı istedi ne? 

Onu tanıyıp evlenmeye karar verdiğim zaman kendime inanamadım. 

Herkese derdim ki; "asla evlenmem, Allah korusun.” 

Peki, ben ne yaptım? İlk üç ayda hemen evlenmeye karar verdim. 

Ben böyleydim. Kalbim nereye, ben oraya... 

’Güçlü kadın’ imajındaydım ama sevgiye, ilgiye, şefkate, bir erkek tarafından korunmaya deli gibi açtım aslında. 

Gençlik işte. Kendi kendime yetebilmeyi, önce kendimi sevmeyi, başkaları beni sevmese bile değerli olduğumu henüz bilmiyordum. 

Saçımı okşayacak, beni sımsıkı saracak bir çift kol ve el içindi tüm özlemim. 

Sevdim. O kadar çok sevdim ki, İşte burada bir kez daha itiraf ediyorum.

Pişman mıyım? Hiç pişman değilim. Bugün olsa gene aynısını yapardım, kalbimin sesinden başkasını duymazdım. Evlenmek İstedim. Çok istedim. Eşim olsun istedim. İnanmak, güvenmek istedim. Güven duygusunu hissetmek istedim. Olmadı. 

Ben önceden car-car konuşur, iyiyle kötüyü ayırt eder bir de insanlara akıl verirdim.

Evliliğimizde hiç tanımadığım insanlarla görüşülmeyle adeta mecbur bırakıldım. 

Birisi askerlik arkadaşı, diğeri onun arkadaşı, falan-filan.

Sabretmeyi öğrenmek, kendi isteklerinden vazgeçmek... Dua edip ve şükretmeyi bilmek... Sessizliği, yokluğu kabullenmek miydi evlilik? 

İki yıl geçti aradan. Evliydim. "Evlilik nedir?" diye soracak olsanız inanın verecek bir cevabım yok. Çünkü ben bu evlilikten hiçbir şey anlamadım. Evliliğin böyle bir şey olduğunu da sanmıyorum. 

Koca bir evde akşama kadar yalnızlığımla birlikteydim. 
Akşam oldu mu, gene beklentisiz misafirlerimiz gelirdi.

Ve bir akşam, "Kalbimle çıktığım yolun sonuna, gördüklerimi hayal –meyal hatırlayarak geldim"

Meğer askerlik arkadaşı, eşimin sevgilisiymiş.

O an ne hissettim? Hatırlamıyorum inanın.

Sadece onun evden çıktığımı gördüm.

O da fazlasıyla üzgündü, hâlâ tam bilemiyorum ama üzgündü. Hiç konuşmadı. Hiç bir şey söylemedi giderken…

İki yıl boyunca, saçımı okşamadı, beni sevdiğini söylemedi. 

Kapalı bir kutu gibiydi açılamadı. O, iyi biriydi aslında. Eminim güzel şeyler istemişti benimle evlenirken ama izin olmadı. Ne yapsam olmadı. 

İşin aslı; yüreklerimizin sesi birbirimize uymadı. 

Ve yolun sonuna geldik bu gün.

Boşandık…

Ne yapacaksın; kalbin sesi kesilince akıl galip geliyor sonunda. 

Mademki sana anlatıyorum, bir daha söylemek isterim ki beyinlerde yer etsin.

Ben onu çok sevdim. Hiç pişman olmadım. Onunla geçirdiğim iki yıl her gün beraberdik ve üzülmeye değerdi. Onunla, yaşanan her şey değerdi.

Kim ömür boyu mutlu olabilmiş ki şu hayatta? 

Şimdi biraz daha büyümüş gibiyim. 

Kendimden hiç bu kadar emin olmamıştım. 

Ben onu kırmadığım için, huzurluyum umut doluyum. Hayata yeniden başlıyor gibiyim. Sevgi doluyum artık başkası tarafından sevilmeye muhtaç ta değilim. 

Bu konuyla ilgili başka bir şey de anlatmak istemiyorum. 

Artık bildiklerimin, beni ben yapan acılarımın, hayallerimin, arkadaşlarımın, tuvaldeki resimlerimin yazılarımın, kafeste ki küçük kuşumun, güler yüzlerin, sevinçlerin, sıcak yürekli dostlarımın zamanı. 

Yaradanım izin verdiği sürece, yeni yaşantımı çok seveceğime inanıyorum. 

Yeter ki yüreklerden sevgi eksik olmasın…

"Benim de hakkımda hayırlısı buymuş" deyip anlatmasını bitirdi Neşe Bakır.


Yorumlar

Popüler Yayınlar