ÇARIK HİKAYESİ!..
18 Eylül 2012, 15:21
Biliyor musunuz, ne kadar zordur. Bir insanın böylesine bir sevda yaşayıp da sonunun hüsranla bitmesi. Deli gibi severken, ilgi görmemesi... Ah, ne zordur biliyor musunuz , dilinin ucuna gelip de sevdiğini söyleyememesi... Gözlerinin içine bakamazken, (!) istemeden geri çevrilmesi, ne zordur biliyor musunuz , sevdiğinin başkasıyla olduğunu hissetmesi...(!) Her düşünüşünde bir kere daha ölmesi... Ne zordur biliyor musunuz karşılıksız sevmesi…
Bu zorlukları yaşamasaydı belki de, insanın yüreğine işleyen türküler söyleyemeyecek, şiirler de yazamayacaktı…
Biz onu çok sevdik, Türk halkı onu hep sevdi!
Onun türkülerini dinleyerek büyüdük. Kendimizden geçtik yüreğimizin en güzel yerine oturttuk!..
Onun anılarına gideceğiz bu gün. O, Türkiye’nin en çok sevdiği “Aşık Veysel’in anılarına!..
Bu olay tamamiyle gerçektir...
Aşık Veysel Şatıroğlu, 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Babası “Karaca” lakaplı, Ahmet adında bir çiftçidir. Veysel’in doğduğu sıralar, çiçek hastalığı Sivas yöresinde etkisini çok şiddetli gösteriyordu. Çiçek yüzünden Veysel’den önce, iki kız kardeşi yaşamlarını yitirmişti.
1901’de yedi yaşına girdiği sıralarda Sivas’ta çiçek salgını yeniden yaygınlaştı ve o da yakalandı bu hastalığa. Sağ gözünün görme şansı vardı ve ışığı seçebiliyordu bu gözüyle o sıralar. Ne var ki, yakasını bırakmayan olumsuzluklar Veysel’in diğer gözünün de kör olmasına sebep oldu.
Aradan yıllar geçti ve Veysel’in annesi ve babası seferberlik sonlarına doğru “Belki biz ölürüz ve kardeşi Veysel’e bakamaz” düşüncesiyle Veysel’i akrabalarından Esma adında bir kızla evlendirdiler ve Esma’dan bir kız, bir oğlu oldu Veysel’in. Oğlan çocuğunun daha on günlükken ölümüyle hayata küsen Veysel, bundan sonra 24 Şubat 1921’de annesi, ondan 18 ay sonra da babasının ölümüyle iyice yıkıldı.
Ağabeysi Ali’nin bir kız çocuğu daha olunca çocuklara ve işlere bakması için bir hizmetkâr tuttular. Bu hizmetkar ileride Veysel’in bağrında açılacak başka yaranın da sebebi olacaktır.
Aşık Veysel’in eşi Esma kadın diğer köylü kadınlarına nispeten güzeldir.
Ancak kadın kocasını sevmiyor ve onu, işlere bakması için aldıkları hizmetkarla aldatıyor. Sevgilisiyle her akşam evinin bahçesinde buluşuyorlar. Bu olay yaklaşık 3 yıl sürüyor.
Ve sonunda kaçmaya karar veriyorlar. Sevgilisi yine evin bahçesine geliyor.
Kadınla beraber kaçmaya başlıyorlar.
Ancak köy yerinde ne araba, ne de başka bir taşıma aracı var. Kadınla adam yakalanma korkusuyla töre korkusuyla koşuyorlar, koşuyorlar, koşuyorlar…
Sonunda nefesleri tıkanıyor ve dinlenmek için duruyorlar.
Arkaya baktıklarında kimsenin olmadığını anlayınca iyice rahatlıyorlar.
Kadın sevgilisine kaçmaya başladıklarından beri çarığının altında bir şey olduğunu ve rahatsız ettiğini söylüyor. Çarığını çıkardığında gördüğüne inanamıyor. Bir tomar para. Anlıyor ki parayı kocası (Aşık Veysel) çarığına koymuş.
AŞIK VEYSEL kadının kaçacağını anlayıp yolda çaresiz kalmasınlar diye.
“Bende bu kadının yıllarca emeği var. Yıllarca bana baktı önüme bir
tas çorba getirdi” deyip, ona para bırakıyor!..
Karısı bir başına bırakıp gittiğinde Veysel’in kucağında henüz altı aylık kızı vardı. İki yıl yaşadıktan sonra o da hayata gözlerini yumdu.
Veysel’in köyünden ilk ayrılışı şöyledir: Zara’nın Barzan Baleni köyünden Kasım adında birisi Veysel’i köyüne götürerek iki üç ay beraber yaşadılar. Kendisini Adana’ya göndermeyen Deli Süleyman, Sivas’lı Kalaycı Hüseyin, Veysel’e yol arkadaşlığı ettiler. Dönüşte Veysel, Hafik’in Yalıncak köyüne ve Zara’nın Girit köyüne uğrayarak 9 liraya güzel bir saz aldı; Sivas’tan Sivrialan’a dönerken arkadaşları bir “Üç kağıtçı” grubuna yakalanarak bütün paralarını kaybettiler. Arkadaşları Veysel’in 9 lirasını da alarak kumara verdiler. Veysel bu hadiseden bir müddet sonra Hafik’in Karayaprak köyünden Gülizar adlı bir kadınla evlendi. İkisi erkek altı çocuğu oldu.
Aşık Veysel’in hayatı hep yokluk içinde geçti.
Durmadan üretti. Durmadan türküler söyledi, şiirler yazdı…
Aşık Veysel’in başlıca eserlerinin adları şunlardır:
- Ala Gözlü Benli Dilber
- Aşkın Beni Elden Ele Gezdirdi
- Beni Hoş Görme Gardaşım
- Bir Derd Ehli Bulsam Derdim Söylesem
- Bir Küçük Dünyam Var İçimde
- Derdimi Dökersem Derin Dereye
- Dostlar Beni Hatırlarsın
- Gönül Bir Güzeli Sevmiş
- Hepimiz Bu Yurdun Evlatlarıyız
- Kara Toprak
- Memlekete Destan Oldum
- Sen Bir Ceylan Olsan Ben De Bir Avcı
- Senlik Benlik Nedir Bırak
- Sen Olmasan
- Uzun İnce Bir Yoldayım
21 Mart 1973 yılında, o çok sevdiği SADIK YARİ KARA TOPRAĞA kavuştu.
Onun bizlere bıraktığı, güzel türküler ve şiirler mirasımız oldu.
Evliliğinde yaşadığı ihanet olayı ise; davranışından dolayı herkese örnek oldu. Çarık hikayesi hiçbir zaman, güzel türküleri gibi unutulmadı…
Bizler, Uzun ince bir yolda giderken! Onu rahmet, sevgi ve güzelliklerle hep anacağız.
Nurlar içinde yat koca çınar, büyük usta. Seni hep güzelliklerle anacağız…
Bu zorlukları yaşamasaydı belki de, insanın yüreğine işleyen türküler söyleyemeyecek, şiirler de yazamayacaktı…
Biz onu çok sevdik, Türk halkı onu hep sevdi!
Onun türkülerini dinleyerek büyüdük. Kendimizden geçtik yüreğimizin en güzel yerine oturttuk!..
Onun anılarına gideceğiz bu gün. O, Türkiye’nin en çok sevdiği “Aşık Veysel’in anılarına!..
Bu olay tamamiyle gerçektir...
Aşık Veysel Şatıroğlu, 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Babası “Karaca” lakaplı, Ahmet adında bir çiftçidir. Veysel’in doğduğu sıralar, çiçek hastalığı Sivas yöresinde etkisini çok şiddetli gösteriyordu. Çiçek yüzünden Veysel’den önce, iki kız kardeşi yaşamlarını yitirmişti.
1901’de yedi yaşına girdiği sıralarda Sivas’ta çiçek salgını yeniden yaygınlaştı ve o da yakalandı bu hastalığa. Sağ gözünün görme şansı vardı ve ışığı seçebiliyordu bu gözüyle o sıralar. Ne var ki, yakasını bırakmayan olumsuzluklar Veysel’in diğer gözünün de kör olmasına sebep oldu.
Aradan yıllar geçti ve Veysel’in annesi ve babası seferberlik sonlarına doğru “Belki biz ölürüz ve kardeşi Veysel’e bakamaz” düşüncesiyle Veysel’i akrabalarından Esma adında bir kızla evlendirdiler ve Esma’dan bir kız, bir oğlu oldu Veysel’in. Oğlan çocuğunun daha on günlükken ölümüyle hayata küsen Veysel, bundan sonra 24 Şubat 1921’de annesi, ondan 18 ay sonra da babasının ölümüyle iyice yıkıldı.
Ağabeysi Ali’nin bir kız çocuğu daha olunca çocuklara ve işlere bakması için bir hizmetkâr tuttular. Bu hizmetkar ileride Veysel’in bağrında açılacak başka yaranın da sebebi olacaktır.
Aşık Veysel’in eşi Esma kadın diğer köylü kadınlarına nispeten güzeldir.
Ancak kadın kocasını sevmiyor ve onu, işlere bakması için aldıkları hizmetkarla aldatıyor. Sevgilisiyle her akşam evinin bahçesinde buluşuyorlar. Bu olay yaklaşık 3 yıl sürüyor.
Ve sonunda kaçmaya karar veriyorlar. Sevgilisi yine evin bahçesine geliyor.
Kadınla beraber kaçmaya başlıyorlar.
Ancak köy yerinde ne araba, ne de başka bir taşıma aracı var. Kadınla adam yakalanma korkusuyla töre korkusuyla koşuyorlar, koşuyorlar, koşuyorlar…
Sonunda nefesleri tıkanıyor ve dinlenmek için duruyorlar.
Arkaya baktıklarında kimsenin olmadığını anlayınca iyice rahatlıyorlar.
Kadın sevgilisine kaçmaya başladıklarından beri çarığının altında bir şey olduğunu ve rahatsız ettiğini söylüyor. Çarığını çıkardığında gördüğüne inanamıyor. Bir tomar para. Anlıyor ki parayı kocası (Aşık Veysel) çarığına koymuş.
AŞIK VEYSEL kadının kaçacağını anlayıp yolda çaresiz kalmasınlar diye.
“Bende bu kadının yıllarca emeği var. Yıllarca bana baktı önüme bir
tas çorba getirdi” deyip, ona para bırakıyor!..
Karısı bir başına bırakıp gittiğinde Veysel’in kucağında henüz altı aylık kızı vardı. İki yıl yaşadıktan sonra o da hayata gözlerini yumdu.
Veysel’in köyünden ilk ayrılışı şöyledir: Zara’nın Barzan Baleni köyünden Kasım adında birisi Veysel’i köyüne götürerek iki üç ay beraber yaşadılar. Kendisini Adana’ya göndermeyen Deli Süleyman, Sivas’lı Kalaycı Hüseyin, Veysel’e yol arkadaşlığı ettiler. Dönüşte Veysel, Hafik’in Yalıncak köyüne ve Zara’nın Girit köyüne uğrayarak 9 liraya güzel bir saz aldı; Sivas’tan Sivrialan’a dönerken arkadaşları bir “Üç kağıtçı” grubuna yakalanarak bütün paralarını kaybettiler. Arkadaşları Veysel’in 9 lirasını da alarak kumara verdiler. Veysel bu hadiseden bir müddet sonra Hafik’in Karayaprak köyünden Gülizar adlı bir kadınla evlendi. İkisi erkek altı çocuğu oldu.
Aşık Veysel’in hayatı hep yokluk içinde geçti.
Durmadan üretti. Durmadan türküler söyledi, şiirler yazdı…
Aşık Veysel’in başlıca eserlerinin adları şunlardır:
- Ala Gözlü Benli Dilber
- Aşkın Beni Elden Ele Gezdirdi
- Beni Hoş Görme Gardaşım
- Bir Derd Ehli Bulsam Derdim Söylesem
- Bir Küçük Dünyam Var İçimde
- Derdimi Dökersem Derin Dereye
- Dostlar Beni Hatırlarsın
- Gönül Bir Güzeli Sevmiş
- Hepimiz Bu Yurdun Evlatlarıyız
- Kara Toprak
- Memlekete Destan Oldum
- Sen Bir Ceylan Olsan Ben De Bir Avcı
- Senlik Benlik Nedir Bırak
- Sen Olmasan
- Uzun İnce Bir Yoldayım
21 Mart 1973 yılında, o çok sevdiği SADIK YARİ KARA TOPRAĞA kavuştu.
Onun bizlere bıraktığı, güzel türküler ve şiirler mirasımız oldu.
Evliliğinde yaşadığı ihanet olayı ise; davranışından dolayı herkese örnek oldu. Çarık hikayesi hiçbir zaman, güzel türküleri gibi unutulmadı…
Bizler, Uzun ince bir yolda giderken! Onu rahmet, sevgi ve güzelliklerle hep anacağız.
Nurlar içinde yat koca çınar, büyük usta. Seni hep güzelliklerle anacağız…
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder