Sürmeli Naciye'm
Bir çoğumuz,
ayrılıklar yaşarız istemeye istemeye. Bir sonbahar gününde yaprak dökümü misali
yavaş yavaş kaybederiz sevdiklerimizi. "Biz ayrılamayız!" dediğimiz
an kendimizi ayrı buluruz sevdiklerimizden. Nedendir bilinmez hep güz
mevsiminde yaşanır ayrılıklar.
Bazen insan,
hayata karşı bir güvensizlik içerisinde oluyor. Nerde? Ne zaman? başımıza
geleceklerden habersiz bir şekilde beklemekte bir işkence gibi
geliyor.Olacaklara inat ayakta kalmaya çalışıyorsun ama hep bir korku, yarın ne
olacak korkusu. Hep derler zaman her şeyin ilacı. Bu ilacı da deniyorsun fark
eden bir şey yok. Kaybettiklerini gün geçtikçe daha çok özlüyorsun. Özlemekten
öte bir umutsuzluk.
"Zamanla
alışırsın!" deriz hep ölüm ayrılıklarına. Ne de kolay söyleriz bunu. Ölüm
acısını
yaşamayanlar için
kolaydır ayrılıklar ve bunları demek. Belki de kandırmacadır söylediklerimiz ve
söylenilenler. Sevdiğiniz insana, "seni seviyorum" diyorsunuz ama o
sizi duymuyor. Ne kadar acı sevginizin karşılıksız kalışı, sevgililerin
birbirini duymayışı.
İnsanlara
bakıyorum kimse farkında değil bunların. Herkes kendi aleminde. Sanki bu
ayrılıkları yaşamayacak. Ama öyle bir an gelir ki, yaşadıklarını sanki yaşamamış
gibi olursun. O ölüm acısı girdi mi haneye, insana koyan da en çok bu olur.
Mutluyken mutsuz olmak!..
Sürmeli
Naciye'nin öyküsünü okurken, gönlümde yalnızlık, gözlerimde nem, içimde
yalnızlığın sessizliği tırmandı.
Olsaydı bir
fırsat, onun üzülmesine meydan verir
miydim?
.................................................................................
Karadenizin en
şirin kasabalarından Ünye'de doğar Naciye kız. İnce uzun, dal gibi vücudu, ela gözleri, beline kadar upuzun saçları vardır. Ailesinin kıymetlisi,
çok çabuk büyüyüp serpilir genç kız olur. Yörenin
delikanlılarından peşine düşmeyen kalmaz. Her delikanlı, onu gördüğünde, ah!
eder. Ama gönlüne bir türlü giremezler. Naciye'nin gönlünde, bir tek Mazhar
diye bir genç vardır. Karadeniz'in en iyi ata bineni, silah kullananıdır
Mazhar. Bu yiğit gözünü budaktan sakınmaz, herkese yardım eder, herkes
tarafından sevilen biridir.
Güzelliği
ile herkesi büyüleyen, sürmeli Naciye'nin günün birinde
içindeki arzuları gerçekleşir. Sevdalandığı Mazharla ikisi bir gün gözgöze
gelirler. Yürekleri, ılık ılık bir nehir gibi gürlemeye başlar. Birbirlerine
derinden derine sevdalanırlar, evlenmeye karar verirler. Sonunda düğün dernek
kurulur. Davullar, zurnalar ve çeşitli etkinliklerle Naciye Mazhar'a gelin
gider.
Naciye'yi isteyip
de alamayan Ünye'nin gençleri, Mazhar'ın yöreyi terk etmesini isterler.Eğer
gözlerinin önünde olursa öldüreceklerini söylerler. Mazhar Bey onları
önemsemez. O, nerde bayram, nerde eğlence atının üstünde koşup durur. Sonunda
daha yeni evli iken bir pusuda öldürülür. O olaydan sonra, Naciye yiğidinin acısına
dayanamaz ve Ünye'yi
terk eder. Ankara'ya yerleşir ölene kadar hiç evlenmez.
Onlar için
derlenen,bu türküde halkın ağzında dolaşır durur.
Çivi çaktım
söğüde
Sürmeli Naciyem
Masar gelmez
öğüde
Nasıl kurşun
attılar
Sürmeli Naciyem
Masar gibi yiğide
Ben yanarım
yanarım
Sürmeli Naciyem
Masar beye
yanarım
Her sofralar
kurdukça
Sürmeli Naciyem
Masar geldi
sanırım
Ata biner eniştem
Sürmeli Naciyem
Zengileri
gümüşten
Eniştemin kokusu
Sürmeli Naciyem
Yedi türlü
yemişten
Ben yanarım
yanarım
Sürmeli Naciyem
Masar beye
yanarım
Her sofralar
kurdukça
Sürmeli Naciyem
Masar geldi
sanırım
Kaynak:www.turkucu.net
Yorumlar
Yorum Gönder